şahanhasret@home:~$

Internet Guvenli Mi

Şüphesiz artık İnternet hayatımızda her alana girmiş bulunmakta. Artık uzun uzun mektuplar yazmak yerine “mailler” atıyoruz, arkadaşlarımız ile dışarıda buluşmuyor kamera ile konuşuyor; ciltler dolusu ansiklopediler okumak yerine Wikipedia kullanyoruz. Kabul edelim İnternet hayatımızı gün geçtikçe kolaylaştırıyor. Özel bilgilerimizi, mahrem sırlarımızı, fotoğraflarımızı, projelerimizi onun aracılığı ile başka insanlarla paylaşıyor, ilgili kişilere gönderiyoruz. Ama bilmediğimiz veya farkında olmadığımız bir şey var: İnternet üzerinde hiçbir veri asla kaybolmuyor.

Yıllar önce yazdığınız bir yazı, yüklediğiniz bir resim “Ne kadar da saçmalamışım!” diyebileceğiniz videonuzu İnternet üzerinden siliyoruz. O bizim için hiç olmamış gibi oluyor. Ama sadece bizim için…

Aslında işin gerçeği tam olarak öyle değil. İnternet’e yüklenen bir veri yıllar dahi geçse yüklediğiniz platformun yedekleri arasında yer alıyor. Orada yer almasa dahi başka birinin telefonunda, bilgisayarında kaydedilmiş olarak bekliyor. Bu, ürpertici olabilir. Düşünsenize, en mahrem anınızı fotoğraflıyorsunuz ve bunu biri ile paylaşıyorsunuz. Muhatabınız dışında bu paylaşımı görebilecek koca bir dünya var aslında. Söz gelimi duş alırken birilerinin sizi izlediğini düşünün; uyurken, yolda yürürken… Korkutucu değil mi? Ama İnternet üzerinde tam olarak buna maruz kalıyoruz.

Hatırlayalım, yıllar önce “Google Plus” adında bir uygulama vardı. Bu uygulama, telefonu kullanarak çektiğimiz tüm görselleri her ne olursa olsun kendi sunucularına yedekliyordu. Amaç, bu verilerin telefonda fazla yer tutmamasını sağlamak ve aynı zamanda gerekli olduğunda geri döndürme işlemi sonrası veri kaybını engellemekti. Peki bu böyle mi oldu? Asla. Amaç, uygulama amacından şaştı; çekilen her resmi yedekleyen “Google Plus” bunları Google profillerinde göstermeye başladı. Gizli profiller ufak birkaç kod yardımı ile kırıldı ve insanların tüm sırları ortaya döküldü. Bu, en küçük örneklerden biriydi. Farkındasınızdır belki insanların yıllar önce söyledikleri sürekli gün yüzüne çıkıyor. Bunları bir kitapta yazmadılar, bunlar için röportaj vermediler. Bunları sadece “İnternet platformları” üzerinde yazdılar veya yayınladılar.

İnternet, veri gizliliği zaafiyetleri noktasında hala üst seviyelerde. Kredi kartı bilgileri, kimlik bilgileri, insanların habersiz iken çekilmiş görselleri, özel mesajlar, devlet sırları, gizli belgeler ve buna benzer daha birçık dökümanı barındırıyor. Artık hayal dahi edemeyeceğimiz verileri isteyerek veya istemeyerek tek tıkla cihazlarımıza indirebiliyoruz. Gidip saatlerce mağaza gezmek yerine ihtiyaçlarımızı İnternet üzerinden sağlıyoruz. İnternet aracılığıyla alışveriş yapıyoruz, sitelere üye oluyoruz, yazıyoruz, çekiyoruz, yüklüyoruz, yayıyoruz. Fakat biz bunları yaparken platformun bu verileri tutmasından ziyade bunlara erişebilen “hacker” dediğimiz insanlar da var. Hackerlar kredi kartı bilgilerimizi çalıp alışveriş yapabiliyor, cihazlarımızı zombi haline getirip bizim adreslerimiz üzerinden insanlara karşı eylem gerçekleştirebiliyorlar. Ip adreslerinizi çalıp kullanıyorlar. Hiç haberiniz yokken girmediğiniz bir site yüzünden ceza alabiliyoruz veya sadece sosyal medya için İnternet kullanırken sahte reklamlar sayesinde tam bir zombi profile dönüşüp suçu işleyenin yerine geçebiliyoruz. Herkesin erişebileceği temiz (!) İnternet dışında bir de “DarkNet, DeepWeb” kavramı var. Bu, onion site uzantısına sahip normal tarayıcılar ile bağlanılamayan “Tor Browser” veya “FreeNet” aracılığı ile girilebilen bir ağ. Bu ağ içinde insan ticareti, uyuşturucu satışı, kiralık hacker ilanları, virüslü dosyalar, çocuk istismarı, aşırı şiddet gibi içerikler yer alıyor. Tabii kendi bünyesinde “Bayblon Library” isminde 50 milyon kitaplık bir arşive de sahip fakat dosyaların büyük çoğunluğu virüs dolu. Darknet; günlük kullandığımız İnternet kısıtlamalarından ziyade takip edilemeyen özel bir ağ. Bu ağda suçluyu bulmak imkansıza yakın. Burada bir suça adınız karışır veya genel tabiri ile “ip adresinizi kaptırırsanız” hiç karışmadığınız şeyler üzerinde adınız anılabilir.

Sonuç olarak İnternet bilinçli veya bilinçsiz kullanıcı için hala tehlike arz eden bir platform. Tanımadığımız kişiler ile sohbet ediyor, onlar ile buluşuyor, alışveriş yapıyoruz. Kim olduğunu bilmediğimiz bu insanları istemeden de olsa hayatımızın bir bölümüne sokuyoruz. Belki bir sapık, belki bir katil, belki bir militan ne olduğunu bilmeden sırlarımızı açıyoruz, mahremimizi döküyoruz ve hatta ileri gidip buluşuyoruz. Sitelere pervasızca içeriklerimizi yüklüyoruz, utanacağımız şeyler yazıyoruz. Adımızı arama motorlarına yazdıkları zaman, insanlar ilk onları görüyor ve İnternet bizim gelecek hayatımızı da etkiliyor. Bundan ötürü bilinçli veya bilinçsiz lkullanıcı fark etmez, İnternet üzerindeki hayatımız ile gerçek hayatımızı ayrı tutmamız gerekiyor. Aşırıya kaçmadan, bizi zora sokmayacak, sokakta yapmaktan çekinmeyeceğimiz şeyleri yapmamız gerekiyor. Kimse 500 kişi arasında duş almak istemezken daha kalabalık bir oluşuma duşta resimler atıyoruz, kimse 500 kişi önünde kendini küçük düşürmek istemezken daha labalık bir yere kendimizi rezil edecek videolar atıyoruz. Kredi kartı şifremizi markette kasiyere dahi söylemiyorurken yeri geldiğinde İnternet üstünde özgürce yazabiliyoruz. Kırılabilecek şifreler kullanıyoruz. Bu nedenle İnternet üstündeki insanların gerçekte yaşadıklarını farkedelim. O insanların aramızda, sokakta yüzünü gördüklerimizden bir farkı yok. Sokakta tanımadığımız birine ne kadar güvenebilirsek İnternet üzerindeki insanlara da ancak o kadar güvenebiliriz.